42,0970$% 0,23
48,3610€% 0,44
54,9576£% 0,24
5.343,65%-1,43
8.927,00%-1,30

28 Ekim 2024 Pazartesi

KEMALPAŞA’DA KİRAZ HASAT ZAMANI

Av. Ayşe Unganer yazdı... İmar Kanunu ve İmara Aykırılıklar

MUNCHAUSEN SENDROMU

Uygulama Bakımından Reddi Miras Davası

MANİPÜLASYON TUZAĞI

DOĞALGAZ TEKLİFİ CHP’Lİ ÜYELERİN OYLARIYLAGEREKÇESİZ OLARAK GÜNDEMDE BIRAKILDI. SOĞUKPINAR MAHALLESİ İÇİN SÜREÇ UZADI

Olcay Gündoğdu yazdı…
Her anne baba çocukları için mükemmel bir hayat, iyi koşullarda oluşan bir yaşam hayal eder. Peki, kaliteli bir yaşam sürdürebilmek için çocuklarınıza öğretebileceğiniz en önemli alışkanlıklardan birinin kitap okumak olduğunu biliyor muydunuz?
Küçük yaşta bu harika alışkanlığı kazanan çocuklar birer farkındalık sahibi bireyler olarak yetişeceklerdir. Kitap okumak çocuğun bilişsel, psikolojik ve sosyal becerilerine önemli bir etkendir. Düşünen ve kendini ifade edebilen çocuklar yetiştirebilmek için çocuklarınıza kitap okuma alışkanlığının kazandırabilmeniz çok önemlidir. Küçük yaşta daha kolay edinebileceği bu alışkanlığı kazandırmak için yapmanız gereken birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim.
Kitap okumanın alışkanlık hâline gelmesinde rol oynayan birçok etken bulunmaktadır. Bunlar arasında en başta çocuğun ailesi, sonra da içinde yaşadığı toplum, okulu ve öğretmeni bulunmaktadır. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için asıl rol anne-babalarındır. Çocuklar içinde bulundukları aileden hayata dair pek çok şey öğrenerek kendi kimliklerini oluştururlar. Çocuğunuzu kitaplarla erken dönemde tanıştırın. Çocuğunuza düzenli bir şekilde kitap okuyun. Okumayı öğrendikten sonra ise ona okuma saati oluşturun. Kitapları ulaşabileceği yerlere bırakın. Yaşına ve mizaç yapısına uygun kitaplar seçin. Çocuğunuz okuması için sizin seçtiğiniz kitaplar yerine karikatür, çizgi roman ya da dergi okumak istiyorsa izin verin. Ev kütüphanesi oluşturun. Çocukken ilginizi çeken kitapları ona önerin, hakkında konuşun.
Okumak hayatımızın önemli bir parçasıdır. Haydi! Çocuklarımıza örnek olup bir kitap kapağı açalım. “Okumak Güzeldir”

Olcay Gündoğdu yazdı…
Mis gibi kokuların geldiği, iştahının kabardığı, baktıkça içinden yeme isteğinin geçtiği, istedikçe de her gün birinin alınıp yenildiği, pastaların ve ekmeklerin yapıldığı rengarenk olan bu dükkâna her gün kaç insan gelir kaç insan acıkınca soluğu burada alır kim bilir? belek escort
Bu dükkân için yıllarını veren ve bu yıllar içinde gecesini gündüzüne katarak çalışan yaşlı Hanım teyzenin en yakın arkadaşı bir sokak kedisiydi. Gerçi ona sokak kedisi denemezdi ne de olsa adı gibi şanslıydı. Şanslı konuşmasa bile susadığında su, acıktığında yemek veren ve her daim koşulsuz seven bir Hanım teyzesi vardı. Oysa mis gibi kokulara dayanamayıp yakalanma korkusuyla arada uğradığı bu dükkânda hiçbir şey yiyemeden kaçan fındık faresi ne yapsın?
Belli ki yaşam savaşı her canlının sınavıydı. Hanım teyzenin yaşlı olmasına rağmen çalışması, insanların acıktığında ne yiyeceğim telaşına düşmesi, kedinin şanlısı ya da farenin mis kokulara koşması…
Sadece bu kadar mı? Tabii ki değil. Dedik ya her canlı… Mesela kuşların ağaç bulamayıp apartmanların çatılarına ya da elektrik direklerine yuva yapması sizce de üzücü değil mi? Bir sokak köpeğinin yemek kokusuna kilometrelerce yürümesine ne dersiniz?
Hanım teyze bir canı arkadaşı saydı belki de en iyi dost…
Sonuçta bir cana can oldu.
Doğanın canlılara sunduklarını yazmaya kalksam ne kâğıt yeter ne de kalem. Ancak tüm bunları kapmak için soluk soluğa koşmamıza hayretler içinde kalıyorum. Sanki dünyada yaşayan tek canlı bizmişiz gibi yıkıyoruz, yakıyoruz hatta öldürüyoruz…
Açlıkla mücadele edip derdini anlatamayan farenin derdi peynir değil, YAŞAMAK…
Açlıkla mücadele edip derdini anlatamayan kedinin derdi fare değil, YAŞAMAK…
Biz bir ekmek kokusuna koşarken derdimiz ekmek değil, YAŞAMAK…
Şimdi kendinize yüksek sesle sorun. Hissettiğiniz korku mu mis koku mu?