DOLAR

39,5489$% 0.04

EURO

45,5877% 0.22

STERLİN

53,1375£% 0.1

GRAM ALTIN

4.294,97%0,34

ÇEYREK ALTIN

7.056,00%0,32

İmsak Vakti a 02:00
İzmir AÇIK 34°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

DAİMA GENÇ

Av. Özlem Kanay Balyeli yazdı…

Kulağa ne hoş geliyor değil mi?
Daima Genç…

Hazır dergi konumuz 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı iken, bunun üzerine konuşalım öyleyse.

Mesela bir gencin hikayesini anlatalım önce, sonra da bu cazip mesele, ‘daima gençliğin’ bir iksiri var mı kafa yoralım bakalım.

Efendim, bir varmış bir yokmuş. Tatlı bir kız yaşarmış Bergama’da. Bu genç kızımız, daha lisedeyken, kafayı bir mevzuya fena takmış. Süslenip gezip tozacağı yaşlarını da böyle geçirmeseymiş iyiymiş ama neyse. Söylediği ile yaptığı ve yaşantısı uyumlu olmayan kişileri, daha doğrusu bu konuları incelemeye almış.

Dindarlık, Atatürkçülük, vatanseverlik üzerine okuyup araştırmaya başlamış. Hiçbir konunun yüzeysel ve eksik kalmaması için o günkü imkanları dahilinde, kütüphanelere gitmiş okumuş, üstatlarla konuşmuş, Kuran kursuna gidip Arapçası ve Türkçesi ile hatim etmiş, hocalarla söyleşmiş, seminerler konferanslar dinlemiş. Her bilgide daha çok anlamış, anladıkça daha çok acı çeker olmuş. Elbette herkesin doğrusunun farklı olmasını doğal bulmuş. Ama hakikatin tekliği karşısında, menfaatler için doğruların bu kadar çarptırılması, bu değerli konuların içlerinin boşaltılmasını hazmedememiş.

Atatürkçü değil Atatürk’ün kendisi olmayı, Kuran okumayı değil, yürüyen, yaşayan kuran olmayı, vatansever olmak değil, kalbini herkese vatan etmeyi haykırmak istemiş güzel ülkesine.

Sesini duyurabilmek için en iyi bildiği savaş silahı olan kalemini eline alıp başlamış yazmaya. Malum, gençlik böyledir, dünyayı değiştirebileceğinizi sandığınız yılların en saf masum olanıdır. Bulduğu her yere yazdığı yazıları yollamış. Birkaç ufak tefek dereceden sonra “Atatürk’ü anlamak” konulu kompozisyon yarışmasında ödül almış, Ankara’ya davet edilmiş. Zamanın Milli Eğitim Bakanı kendisi ile tanışmak istemiş ve ödülünü bizzat vermiş. Bu da yeterli gelmemiş kıza, hukuk okuyup, adalet dağıtmayı, siyasetle uğraşmayı kafaya koymuş.

Çok yüksek bir puanla Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine girmiş. Bu eğitimi çok zor okuldan, büyük uğraşlarla nihayet mezun olup başlamış mesleği Avukatlığa.

On yılı aşkın sürede, görmediği haksızlık, hukuksuzluk insana dair her türlü ahlak ve vicdan adaletsizliği kalmayınca, üstüne migren tansiyon vs. hastası olunca “yeter bana mı kaldı dünyayı kurtarmak, yargı dağıtacağıma gömlek satarım” deyip, kendisine küçük bir butik açmış. Her şey rüya gibiymiş. Bütün gün kadınlarla çay kahve muhabbet, güzel satışlar derken, bir sürü güzel dostlar edinmiş. Güzel bir araba almış, yurt içi yurt dışı gezmiş tozmuş. Geçen 3-4 yılda keyfine diyecek yokmuş ama yüreğinde hep bir eksik hep bir boşluk…
İnsanın kendine yaptığı en büyük zulmün, ‘ne için yaratıldıysa, doğası ve yetenekleri ne ise onun altında yaşamak olduğunu’ o zaman idrak etmiş.

Hayat insana ağır gelse bile, yaşadığı topraklara kayıtsız kalmak, sadece bireysel yaşamak, hiçbir canlıya özgü olmadığı gibi, kızımızın da daha doğrusu artık yetişkin olan bu kadının da içine sinmemiş. Ara verdiği, çok sevdiği mesleğine, dinlenmiş olmanın da verdiği yeni bir enerji ve bakış açısıyla tekrar dönüş yapmış.

Tabi burada akla gelen ilk soru şuymuş. Yeniden başlayınca değişen bir şey olmuş mu? Her şey daha mı adilmiş örneğin? Şüphesiz hayır! Geçen zaman, özellikle hukuk ve siyaset olmak üzere, her alanı, her kesimden insan için daha tatminsiz bir hale getirmiş. Bu durumda akla gelen ikinci soru şuymuş?

“Daima Genç” olan kızımız, dünyayı değiştirebilecek formülü bulmuş mu da dönüş yapmış ofisine?

Şüphesiz bunun da yanıtı hayırmış! İyi de neden geri gelmiş. Daha kıymetli bir şeyi bulmuş da onun için. Bununla yoluna devam ederek Avukatlık Mesleğinde 25 yılını keyifle tamamlamış ve yakın zamanda Baro Başkanından büyük bir sevinçle 25. Yıl plaketini almış.

Her şeyden daha değerli olan “Daima Genç” olmanın gururu ile plaketini ofise getirip, oturup bu yazıyı yazmış. Lisede Milli Eğitim Bakanından ödül alırken kalbi ne için atıyorsa, Baro Başkanından yıllar sonra plaketini alırken de kalbi aynı heyecan ile çarpıyormuş.

İşte ‘Daima Genç’ olmanın iksiri de sırrı da mucizesi de buymuş. Şartlar ne olursa olsun, hep bir Atatürk, hep bir yürüyen yaşayan Kuran, hep kendin bir vatan olmak için, ilk nefesten son nefese aynı aşkla yaşamakmış. Dünya bin yıllardır iyi ile kötünün bir arada var olduğu bir mekanmış. Asıl adalet herkese yargı dağıtmak yerine, kendin adil olmak, ya da o yolda kalmaya çalışmakmış.

‘Daima Genç’ olanların, 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramını, sevgi saygı hürmetlerimle kutluyorum.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Mübâdelenin 100. Yılında: EGE DENİZİ, ÖTESİ VE KEMALPAŞA – 2

HIZLI YORUM YAP